İnternette ve Facebookta dolaşan karikatürleri toparladım arkadaşlar.
Dosyada toplam 940 tane karikatür var.
Dosya boyutu: 55Mb
Karikatürlerden bazıları; RAR ŞİFRESİ: www.blogdan.net
DA VINCI ŞİFRESİ
Paris Louvre Müzesi müdürü Jarques Sauniere bir gece müzede esrarengiz bir cinayete kurban gitmiştir. Aslında o gece Harwardlı simgebilim profesörü Robert Longdan ile buluşacaktı. Profesor Longdon iş gezisi için Paristeydi ve Jorques Souniere ile de görüşmek istiyordu. Kendisinden randevu talep etmiş fakat herhangi bir cevap alamamıştı. Profesör Longdan aynı gece Hotel Ritz Parisin bir odasında kalıyordu. Fakat gece yarısı respsiyondan gelen telefonla uyandı. Resoepsiyon görevlisi çok önemli bir kişi sizinle görüşmek istiyor, Longdon ise görüşmek istemiyordu. Resepsiyon görevlisinin ısrarı üzerine görüşmek isteyen kişinin kim olduğunu sordu. DCPJ ajanı Teğmen Collet sizin odanıza geliyor efendim. Kapı çaldı ve Teğmen Collet DCPJ ajanı olduğunu ve müze müdürü Jajques Sauniere’nin bu gece müzede bir cinayete kurban gittiğini ve kendisinin onunla birlikte gelmesini istedi. Profesör Longdon bu habere çok şaşırmıştı. Jacques Sauniere’nin neden ona cevap vermediğini anlıyordu. J. Sauniere’nin yerde kolları ve bacakları açık, çırılçıolak duran cesedi vardı. Onun cesedinin hemen yanında 13-3-2-21-1-1-8-5 Ondraro devini al! On Sahte Alim! Ölmeden önce yazdığı mesajı vardı. Cinayet esrarengiz sırlarla doluydu. Ve Sauniere birilerine bir takım mesajlar vermek istiyordu. DCPJ Fransız Adli Polisi şefi Ajan Yüzbaşı Bezu Fache DCPJ’nin kriptoloji bölümünden cinayetin esrarının kalkması için yardım istemişti. Teğmen Collet ve profesör Longdan müzeye geldiklerinde içerde Ajan Bezu kendisini karşıladı. Yüzbaşı Profesörü cinayet zanlısı olarak görüyor fakat bunu kendisine hissettirmiyordu. Fransada DCPJ’nin bu tür olaylarda her zaman uyguladığı bir taktik vardı. Zanlıya sorular sorarak suçu itiraf etmesini ya da bir açık vermesini beklerler daha sonra tutuklarlardı. Yüzbaşı yerdeki sayı ve kelimeleri göstererek profesörden kendilerine yardımcı olmasını istiyordu. Fakat o sırada DCPJ ajanı kriptoloji uzmanı Sophie Neveu içeri girdi. Yüzbaşının zanlı olarak gördüğü Longdon’a derhal Paris Büyükelçiliğinden bir mesaj olduğunu ve araması gerektiğini söyledi. Yüzbaşı Fache, Neveu’nun buraya gelmesinden çok rahatsız olmuştu. Teşkilatta kadınların olmaması gerektiğini düşünen biriydi. Neveu’nun bu tür işlerde çok başarısı vardı. Yüzbaşı kendi cep telefonunu uzattı ve buradan arayabilirsin dedi. Profesör Longdon Amerikan Büyükelçiliğini aradığında telesekreterdeki ses Ajan Sophie Neveu’nun sesiydi. Yani karşısında duran kadına aitti. Telesekreterde; Profesör tehlikedesiniz, Yüzbaşı sizi cinayet zanlısı olarak görüyor ve tutuklamak istiyor. Profesör hiç bozuntu vermeden telefonun kapattı. Ajan Neveu nasıl olurda kendisine yardım etmek isteyebilirdi. Çünkü Yüzbaşı ile Ajan Neveu aynı teşkilattaydı. Buna bair türlü anlam veremiyordu. Bu arada yüzbaşı ile Neveu tartışmaya başladılar. Longdon Yüzbaşıdan tuvalete gitmek için izin istedi. Yüzbaşı Fache kendisine yardım etme bahanesiyle Longdon’un bir açığını yakalayıp tutuklamak istiyordu. Yüzbaşı Ajan Neveu’nun gitmesini istiyordu. Neveu uzaklaştı ama müzeden çıkmadı. Profesöre yardım etmesi gerekiyordu. Gizlice tuvalete gitti. Profesöre, yüzbaşının kendisini neden cinayet zanlısı olarak gördüğünü açıklamak için cebinden cesedin fotoğrafını çıkardı. Müze müdürü ölmeden bir kaç dakika önce yazdığı mesajın en sonunda P.S Robert Longdon’u bul yazıyordu. Fakat bu son cümle yüzbaşının emriyle silinmişti. Neveu, profesörün geriye dönmesi halinde Yüzbaşı Fache’nin onu tutuklayacağın, tek seçeneğinin ise tuvaletteki küçük pencereden Amerikan büyükelçiliğine kaçması gerektiğini söyledi. Profesör kaçarsa direkt olarak cinayet zanlısı olacaktı. Profesörün cebine yerleştirdiği sinyal gönderen küçük aleti bir sabunun içine yerleştirdikten sonra camı kırarak kırmızı ışıkta bekleyen kamyonun üzerine fırlattı. Yüzbaşı Fache ve diğer ajanlar profesörün kaçtığını zannederek sinyali takibe başladılar. Ajan Neveu ile profesör tekrar cesedin yanına döndüler. Aslında yerde yatan adam Neveu’nun büyükbabasıydı. Büyükbabası ile 10 yıldır hiç görüşmemişi. Büyükbabası onla sürekli görüşmek istiyor ve gerçekleri anlatmak istiyordu. Fakat Sophie Neveu büyükbabasına hiç cevap vermemişti. Arkasında bıraktığı sırların Profesör Longdon ile aydınlanabileceğini bildiği için Robert Longdon’u bul yazmıştı. Ajan Neveu Profesöre bu benim büyükbabam dedi ve kendisine yardım etmesini istedi. Profesör yardım edeceğini söyledi. Uzun bir uğraştan sonra tablonun arkasındaki anahtarı buldular. Gül kabartması ve ortasında P.S yazan haç biçiminde altın bir anahtardı.
LÜSYEN
Atatürk, dans etti Lüsyen’le… Tevfik Fikret ona edebiyat dersi verdi. İnönü, evlerinde satranç oynadı. Nazım Hikmet, sofralarında yemek yedi. Kimler yok ki, bu belgesel romanın sayfaları arasında: Mehmet Akif’ten Victor Hugo’ya, Damat Ferid’den Oscar Wilde’a, Yahya Kemal’den Hindenburg’a, Necip Fazıl’dan, Karındeşen Jack’e, Abdülmecid’ten Namık Kemal’e, Sultan Reşad’dan Talat Paşa’ya geçen asrın en ünlü portreleri… Ve onların arasında bir çağ yangınının tam ortasında yaşanmış inanılmaz bir aşk hikâyesi…
SERENAD-Tanıtım.1
Bugüne kadar insan ve insana dair yazılmış en eleştirel hikâye ve olay örgüsü; çok dramatik, çok etkili ve sürükleyici bir eser.
ELİF
Paulo Coelho’nun Türkiye’den esinlenerek yazdığı yeni romanı ‘Elif’, Portekizceden sonra ilk kez Türkçeye çevrildi. Kitap 15 Mart’ta Saadet Özen çevirisiyle Can Yayınları’ndan çıkacak. Diğer kitaplarından çok daha kişisel bir deneyimi paylaştığı ‘Elif’te yazar, ‘Türkiye’nin ruhu’na güvenerek çıktığı uzun bir yolculuğu anlatıyor. Brezilyalı yazarın bu kitapta yol arkadaşı ve kitabın başkahramanı ise bir Türk kızı, Hilal.
SÖYLENMEMİŞ ŞARKILAR
Kördü kadın, göremedi. Beriki dilsiz! Dillendiremedi yüreğindeki talanı… İkisi… El ele… Göremediklerini, Dillendiremediklerini Sonsuza dek suskunluğa mahkûm ettiler. Geriye yalnızca, SÖYLENMEMİŞ ŞARKILAR’ı kaldı… Piraye, Yüreğim Seni Çok Sevdi’nin yazarı Canan Tan’ın kaleminden, kendinizden çok şey bulacağınız birbirinden çarpıcı on dört öykü daha!
Kartopu
“Neslihan fazla düşünmedi. Şayet aşağıya çakılırlarsa sımsıkı sarıldı. Genç kadın bu sıcak temasla yaşam arzusunu bir kere içinde hissetti. Ölmemesi gerektiğini, mutluluğa tam kavuşacağı sırada böyle bir imkânsızlığı aşmasının şart olduğuna inandı. Ayrıca Feridun onu sıkışıp kaldıkları labirentten çekip çıkaracak kadar da güçlüydü.”
E-KİTAPLAR;
1.)Kişisel Gelişim Makaleleri ve E-Kitapları;
Lutfen Kayıt Olunuz